top of page
Yazarın fotoğrafıBegüm Çırak

UYKU-KAHVE-GLUKOZ DENGESİ (ARAŞTIRMA İNCELEMESİ)

Uyku kalitesinin obeziteye bağlı metabolik hastalıklarda olumsuz etkisi olduğu bilinen bir gerçek. Bu etki, muhtemelen uykunun, glukoz homeostazı üzerine önemli etkilerinden kaynaklanmakta.


!Yalnızca 1 gece bile yaşanan uykusuzluk, glikoz klirensinin bozulmasına ve vücutta insülin duyarlılığının azalmasına sebep olabiliyor, uykunun bölünmesi de benzer etkilere sebep oluyor!


-> Yapılan bir çalışma, uykunun bölünmesinin, kahvaltı sonrası insülin seviyelerini azalttığını göstermiştir.


Kalitesiz uyku/az uyuma/uykusuzluk sonucu ise genelde dinç kalabilmek adına kafeine, kahveye ihtiyaç duyarız. Düzenli olarak ılımlı miktarda tüketilen kahve, kardiyovasküler ölüm riskini ve kanser insidansını azaltmakla birlikte, yüksek miktarlarda tüketimi ile (tek seferde 100-400 mg kafein) öğün sonrası glukoz metabolizması akut olarak bozulabilir. Bu da bizi uyku-kahve-glukoz dengesini düşünmeye itiyor.


Haziran’da University of Bath, Center for Nutrition, Exercise and Metabolism ile “sağlıklı ve genç yetişkinlerde kesintisiz bir uykuya göre, uykunun bölünmesi ve sabah aç karnına içilen kafeinli kahvenin glisemik kontrol üzerine etkilerini incelemek” amacıyla yapılmış ilginç bir araştırmayı inceleyelim bugün. BKİ’leri 18,5-25 kg/m2 arasında değişen, ortalama 20 yaşlarda olan 29 sağlıklı yetişkin; derin uyuyan (8 saat aralıksız), uykusu bölünen (saatte bir 5 dk’lık uyanıklık) ve uykusu bölünen + sabah aç karnına kafeinli kahve içen (uyandıktan 1 saat sonra, ölçümden 30 dk önce; 300 mg kafeinli kahve) olarak 3 gruba ayrılıyor. Sonrasında insülin direncini ölçmek amacıyla kan glukoz ve insülin ölçümleri yapılıyor. Sonuçlar ise şaşırtıcı…

Uyandıktan sonraki kan glukoz kontrolü, gece uykunun bölünmesinden etkilenmiyor fakat sabah aç karnına içilen kafeinli kahve ile bu denge bozuluyor. En yüksek glukoz ve insülin değerleri, uykusu bölünen+sabah aç karnına kahve içen grupta görülüyor. Uykusu bölünen fakat kahve içmeyen grupta ise kan glukoz ve insülin seviyeleri anlamlı bir değişim göstermiyor.




Bu etkinin ise şu faktörlere bağlı olarak oluştuğu düşünülmüş:


1- Dolaşımdaki 25-40 mmol/L’lik kafein, adenozin reseptörleri için bir antagonist olarak hareket eder. Bu şekilde, iskelet kasına glikoz alımı engellenir.


2- Kafein alımı, insülinin B-adrenerjik reseptör aktivasyonunu önleyen adrenalin salınımını uyarır.


3- Kafein alımı, iskelet kasında lipolitik etkiyi uyarır. Bununla ilgili olarak, kas içine glukoz alımını bozabilir.


4- Kafein alımı ve uykunun kesilmesiyle seviyeleri yükselen kortizolün, glukoz metabolizmasının bozulmasında rolü vardır.


5- Öğün sonrası glukoz dengesinin bozuk olması, karaciğerde kafein metabolizması için enzim kodlayan ve kafeinin %95’inin metabolizmasından sorumlu olan CYP1A2 geninde bir polimorfizmin oluşmasına neden olur.


Sonuç olarak; daha ileri çalışmalara ihtiyaç olmakla birlikte, kalitesiz bir uykunun ardından aç karnına kahve içmek, glukoz-insülin seviyelerini olumsuz etkileyerek insülin direncini tetikleyebilir. Bu sebeple kaliteli ve yeterli bir uykunun yanında, kahveyi sabah aç karnına içmemek, kan şekeri kontrolünü sağlamak adına bizim için güzel bir strateji olabilir.

12 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page